Our social:

10 Nisan 2015 Cuma

Ekolojik Döngülere İnsan Müdahaleleri

I. SU DÖNGÜSÜNE İNSAN ETKİLE­Rİ
A. TARIMDA   SU   KULLANIMININ SUNDÖNGÜSÜNE ETKİLERİ
Kurak ve yarı kurak bölgelerde sulama, tarımsal üreti­mi önemli düzeyde artırmaktadır. Bu amaçla büyük bir bölümü yarı kurak iklim özellikleri gösteren bölgelerde sulama amaçlı büyük yatırımlar gerçekleşmiş ve yapıl­maya devam edilmektedir. Sulama projelerinin yeter­sizliği ve yanlış su yönetimi sonucunda su kayıpları artmaktadır. Böylece hem planlanandan daha küçük alanlar sulanmakta ve hem de aşırı su kayıpları, taban suyunu yükselterek drenaj ve çoraklık gibi çözümü güç sorunlar ortaya çıkarmaktadır. Belirtilen koşullar­da suyun yüksek randımanla iletilmesi, dağıtılması ve toprağa uygulanması ile etkin çalışan drenaj altyapıla­rın kurulması ve işletilmesi, sahip olduğumuz su kay­naklarının verimli kullanımını sağlayan etkenlerdir.


B. KENTLEŞME VE NÜFUS ARTIŞININ SU DÖNGÜSÜNE ETKİLERİ
Dünya nüfusunun hızlı bir şekilde artması ve nüfusun önemli bölümünün kentlerde yaşaması su kaynakları üzerinde önemli bir etkendir. Dünyada 1940-1980 yıl­ları arasında su kullanımı iki katına çıkmıştır. Nüfusun hızla artması, buna karşılık su kaynaklarının sabit kal­ması sebebiyle su ihtiyacı her geçen gün artmaktadır. Dünya nüfusunun % 40'ını barındıran 80 ülke şimdi­den su sıkıntısıçekmektedir.
Dünyada kentsel nüfusun hızlı bir şekilde artması be­raberinde betonlaşmayı da getirmektedir. Arazinin bi­nalar ve yollar yapılarak betonlaştırılmasıyla yağış su­larının yer altına sızması büyük ölçüde engellenmekte­dir. Bu durum bir yandan sel olaylarının artmasına bir yandan da yer altı su potansiyelinin azalmasına neden olmaktadır.Yine şehirlerde nüfusun fazla olması nedeniyle yer altı suları kullanımı artmaktadır. Bu durum, yer altı su sevi­yesinin düşmesine, özellikle deniz kıyısındaki şehirler­de deniz suyunun yer altı suyuna karışmasın yol aç­maktadır.
C. SANAYİDE   SU   KULLANIMININ SU DÖNGÜSÜNE ETKİLERİ
Sanayide su kullanımı, tarımda su kullanımına göre daha azdır, ancak oluşturduğu kirlilik daha fazladır. Fabrika atıklarıyla kirlenen su kaynakları, nehirler ve denizler için büyük tehdit oluşturmaktadır. Sanayide su kullanım oranı, endüstrileşmişülkelerde, genel su tüketiminin % 50 ile 80'i arasında değişmektedir. Kul landığımız pek çok ürünün üretimi sırasında çok mik-tar-da su harcanmaktadır. Örneğin, 1 otomobil üret­mek için 150 ton, 1 ton çelik üretmek için 240 ton ve 1 varil ham petrolü rafine etmek için 7 ton su kullanıl­maktadır.
D. BARAJ VE KANALLARIN SU  DÖN­GÜSÜNE ETKİLERİ
Çeşitli amaçlarla akarsular üzerine yapılan her baraj, yapısı, konumu ve boyutlarına göre değişen oranda, akarsuların doğal akışlarını ve yapısını değiştirmektedir. Bu durum, suyun kalitesinin bozulması, canlıların ya­şam alanlarının tehlike altına girmesi ve pek çok canlı türünün bu nedenle yok olması gibi birçok sorunlara yol açmaktadır.Yine su kaynakları kısıtlı olan kapalı havzalardaki akar­sularda inşa edilen barajlar, suyu havzanın irtifası yük­sek noktalarında tutarak havzanın aşağı kesimlerine olan su akışını azaltmaktadır. Bu durumda, havzanın orta kesimindeki yer altı sularının aşırı derecede azal­masına ve bazı durumlarda havzalardaki göllerin kuru­masına neden olmaktadır.
E.  SULAK ALANLARIN KURUTULMASI­NIN SU DÖNGÜSÜNE ETKİLERİ
Sulak alanlar, insanların tarım faaliyetlerinin gerçekleş­tirilmesi bakımından tercih ettikleri ilk yerleşim bölge­leri olmuştur. Nüfus artışı ve teknolojik gelişmelerle bir­likte yeni tarım alanları elde etme amacıyla sazlıklar, bataklıklar, taşkın ovaları ve gölleri kurutulmaya baş­lanmıştır. Yapılan araştırmalar; yeryüzündeki sulak alanların % 50'sinin yok olduğunu, Orta Doğadaki su­lak alanların % 97'sinin insan etkinliklerini destekle­mek amacıyla kurutulduğunu, su talebinin son 25 yıl içinde % 60 arttığını göstermektedir. Yine Akdeniz ül­keleri sulak alanlarının % 70'ini kaybetmiştir.
Sulak alanların kurutulduğu bölgelerde su rejiminde-meydana gelen bozulmalar ve iklimsel değişmelerin yanı sıra; bir çok canlı türünün neslinin tehlikeye düş­mesi ya da tamamen yok olması gibi sorunlar ortaya çıkmıştır. Ayrıca, sulak alanlardan aşırı su kullanımı so­nucunda bu sahalardaki suyun kalitesi ve miktarı azal­makta böylece ekosistemler zarar görmektedir. Örne­ğin, Hatay'daki Amik Gölü'nün suyu, 1968 yılında açı­lan dört drenaj kanalı ile Asi Nehri'ne boşaltılarak ku­rutulmuş ve tarım yapılmaya başlanmıştır. Ancak göl­den elde edilen yer, çevreye göre altı metre daha aşğıda kalmış ve drenaj kanallarının en küçük bir yağ­murda dolarak neredeyse eski hâline dönmektedir. Böylece her yıl onbinlerce dönümlük ekili alan sular al­tında kalmaktadır. Amik Gölü'nün kurutulması ile birlik­te Hatay'ın iklimini de değiştirmiştir. Bölgede yağışlar düzensizleşmiş ve seller artmıştır.
F. BİTKİÖRTÜSÜNÜN TAHRİBİNİN SU DÖNGÜSÜNE ETKİLERİ
Bitkilerin özellikle ağaçların su döngüsüne önemli kat­kıları vardır. Ağaçlar dal ve yapraklarıyla yağış sularının bir bölümünü tutar ve buharlaşma yoluyla atmosfere geri gönderir. Ayrıcak kökleriyle yağış sularının yüzey­de hızlı bir şekilde akmasını engelleyerek suların yer altına sızmasını kolaylaştırır. Bu durum yer altı sularının beslenmesi ve su döngüsünün sağlanması bakımın­dan son derece önemlidir.
Doğal bitki örtüsünün tahrip edildiği sahalarda yağış suları hızla yüzeysek akışa geçer. Buna bağlı olarak seller oluşur. Toprak örtüsü hızla aşınır ve yok olur. Yer altına sızma azaldığından yer altı su seviyesi düşer.
II. KARBON   DÖNGÜSÜNE   İNSANMÜDAHALELERİ
Karbondioksit atmosferi oluşturan su buharı ve diğer birçok gazla birlikte, Dünya'ya sera etkisi yaparak so­ğumasınıönlemekte ve yeryüzünü ortalama 14 °C sı­caklıkta tutmaktadır. Fakat son 150 yıldan beri artan karbondioksit oranı Dünya'nın % 30 oranında ısınma­sına neden olmuştur.
Karbon döngüsünü oluşturan çok sayıda sürecin so­runsuz işlemesi, atmosferden büyük miktarlarda alı­nan ve ormanlar, okyanuslar ile yer altındaki kömür, doğalgaz ve petrol rezervlerinde depolanan karbon miktarına bağlıdır. İnsanlar, başta ormanların yakılma­sı olmak üzere, bu rezervlerdeki karbonu zamanından önce açığa çıkararak döngünün dengesini bozmakta­dır. Fosil yakıtların kullanılması karbonun açığa çıkma­sını hızlandırarak atmosferde küresel iklimi etkileyecek ölçüde karbondioksit birikmesine neden olmaktadır. Atmosfere her yıl 6,5 milyar tonu fosil yakıtlardan ve 1,5 milyar tonu da ormansızlaşmadan kaynaklanmak üzere toplamda yaklaşık 8 milyar ton karbon bırakıl­maktadır. Ancak bu miktar atmosferdeki karbonun % 10'luk bölümünü oluşturmaktadır. Geri kalan % 90'lık bölüm doğal kaynaklardan sağlanmaktadır.
Karbon döngüsüne insan müdahaleleri genel olarak şu şekilde sıralanabilir:
   Ulaşım araçlarında, fabrikalarda ve konutlarda fo­sil yakıtların (petrol, kömür, doğal gaz, odun) kul­lanılması.
   Atmosferdeki karbonu önemli ölçüde depolayan ormanların yok edilmesi.
   Pirinç tarlaları gibi çok sulu ve bataklık alanların oluşturulmasıyla metan oksitlenmesinin sağlan­ması gibi müdahalelerdir.

Yapılan araştırmalar, bu müdahaleler sonucunda Sa­nayi Devrimi'nin gerçekleştiği yaklaşık 150 yıldan beri atmosferdeki karbondioksit oranının arttığını ve kulla­nım bu hızla sürerse gelecek 100 yıl içinde karbondi­oksit oranının 2 - 3 misli artacağını göstermektedir.

0 yorum:

Yorum Gönder